Gönlümüzün Sultanı VAHİDE PERÇİN
Onu yıllardır hayranlıkla izliyoruz. Başarılı bir sanatçı. Tiyatro, sinema ve dizi film oyuncusu Vahide Perçin, Shakespeare‘in Macbeth’inden Yaşar Kemal’in Yer Demir, Gök Bakır’ına onlarca oyunda rol aldı, pek çok ödül aldı. ‘’Devrim Arabaları’’, ‘’İyi Seneler Londra’’, ‘’İlk Aşk’’ gibi pek çok filmle sinemada da adından söz ettirdi. Televizyonun çok sevilen dizilerinden ’’Bir İstanbul Masalı’’, ’’Annem’’, ‘’Hırsız Polis’’, ’’Adını Feriha Koydum’’, ’’Merhaba Hayat’’da önce onu beline kadar inen kumral saçlarıyla, sonra kısacık sarı saçlarıyla sevdik. Şimdi de ‘’Muhteşem Yüzyıl’’ın efsanevi karakteri Hürrem Sultan’ı canlandırıyor.
Vahide Perçin, kurucusu olduğu ‘’Akademi 35 Buçuk’’ oyunculuk okuluna gittiğimde makyajsız pırıl pırıl teni, katlı kesilmiş kızıl saçları ve sıcacık gülümsemesiyle karşılıyor beni. Ekrandaki tüm görüntülerinden çok daha genç ve fresh olduğu dikkatimi çekiyor. Spor bir giysi var üzerinde. Dinamik ve modern bir ikizler burcu kadını o. Çaylarımız geliyor ve Vahide Perçin’le hemen sohbete başlıyoruz.
Vahide Hanım, uzun süren dizi çekimlerinden okulunuzdaki derslerinize, yoğun trafiğinize rağmen bize zaman ayırdınız, çok teşekkür ederiz. Nasılsınız?
Çok iyiyim. Çok teşekkür ederim. Sağlığımla ilgili sıkıntım yok.
Okulunuz Akademi 35 Buçuk’ta hangi dersleri veriyorsunuz? Okul ne zaman açıldı?
Okulu dört yıl önce kurduk. Burada ses, nefes, sahne derslerine giriyorum. İlk yıllarda bütün derslere giriyordum. Dans hariç. Şimdi on bir kişilik eğitmen kadromuzla, öğrencilerimizle bilgilerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Televizyon için “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde yoğun bir çalışma içerisindeyim. Onun dışında iş, ev, okul dışında başka bir şeye vaktim olmuyor.
Herkes oyuncu olmak için okulunuza kayıt olabilir mi?
Başvuru için bir ön görüşme yapıyoruz. Ve sonrasında eğitmenlerle bir görüşme yapılıyor. Onaylanırsa öğrenci olarak kabul ediyoruz. Beş aylık bir süreç içerisinde kendi deneyimlerimizi ve bilgimizi öğrencilere aktarıyor; bunun üzerinden bir yöntem çıkararak kendi formüllerini ortaya koymalarını istiyoruz.
Oyuncu olduğum için bir karaktere yaklaşabilmek için her dönemin araştırmasını yapıyoruz. Tarihsel süreci içinde Kanuni dönemini derin inceledim. Benim için ilginç bir deneyim oldu. Hürrem’in orta yaş ve yaşlılığa giden dönemini canlandırmaktı rolüm. Benden önce başka bir aktrisin canlandırdığı, çok başarılı olan çok da sevilen bir kişilikti. Ben de o sevgiyi kaybetmemek için elimden geleni yaptım. Tabii Hürrem’in başka bir dönemini göstermek gerekiyordu. Aşkın bittiği, olgunluk ve iktidar tutkusunun yaşandığı bir dönemdi.
Bildiğiniz gibi Türkiye Kanserle Savaş Vakfı’nın dergisiyiz. Siz de geçmişte kanser tedavisi gördünüz. Samimiyetle yaşadığınız süreci paylaştınız. Bu yüzden size sormak istiyorum. Nasıl farkettiniz hastalığı veya fark edildi?
Aslında öyle kendine çok fazla dikkat eden birisi değilim. Sadece mesleğim icabı uykuma dikkat ederim. Sahneye çıkmadan bir iki gün önce içki içmem ki zaten içki içmeyi çok sevmem. Ama mesleğimle ilgili konularda kendimi disipline ettiğimi söyleyebilirim. Bir yerimde bir şey çıkmışsa “Hay Allah oyunda bunun üzerini kapatayım” derdim ama bunun sebeplerini araştırma konusunda biraz tembellik ederdim. Eski eşim Altan (Gördüm) sağlık konusunda daha çok prensipleri olan birisidir. Aile için bir check-up randevusu almıştı. O gün de çok yoğun bir günümdü. Aslında bu çok komik bir anı. Ben mamografi yaptırmayı ertelemek istedim, ısrar edilince mamografiye girdim. Kızım da check-up’a girdi. Kızımı yemeğe götürmek istiyorum bir taraftan. Eski eşim de kontrollerini oluyor bu arada. Mamografinin iyi görüntülenemediğini bir kez daha çekmek istediklerini söylediler. Ben hala kızımı yemeğe götürme isteğindeyim ve beni de bekletiyorlar diye düşünüyordum. Neyse tekrar mamografi çekildi, sonra baktım Altan ortada değil. Bir doktorla odasında konuşuyor. Altan’da bana bazı değerlerinin düşük çıktığını falan söyledi. Yemeğe çıktık. Aslında doktor Altan’a durumu anlatmış ama Altan bana o gün değil ertesi gün söyledi. Ve ertesi gün çok iyi bir onkologdan randevu almış, doğrusu şaşkın bir halde doktorla görüştüm. Doktorum tüm raporlarıma bakıp 16 kür kemoterapi ve 37 kür radyoterapi düşündüğünü söyledi. Ama o süreçte de bir aydınlanma gibi bir şey yaşayarak yani ben neydim, ne oldum, bir kanser hastası olarak ne yapmalıyım derdine düştüm. Takriben dokuz ayı bulan ilginç bir süreçti. Çok dibe çökmem. İlk düşündüğüm şey ne yapmam gerektiğiydi. O demin size anlattığım Vahide gitti yerine denileni yapan, kuralların dışına çıkmayan, umudunu asla ve asla kaybetmeyen birisi geldi. Evet, yıkılmıyorsunuz ama sarsılıyorsunuz. Sonuçta herkes sizi seviyor ve sizin için çabalıyor. Olacağına varır diyorsunuz ve elinizden geleni yapıyorsunuz. Hiçbir zaman da ümidimi yitirmedim. Genel görüntümün değişmesiyle ilgili de uzun süre saçlarımı senaryonun devamlılığı için kestiremedim. Saçımı kestikten sonra da sevdim kendimi.
Saçsız görüntülerinizde de çok güzeldiniz, gazetelerde gördük. Yüzünüz çok güzel ve kafa biçiminiz de çok güzelmiş.
Teşekkür ederim. Kafa şekli evet sürpriz de olsa (gülüyoruz) çirkin de olsa ben iyi bir insanım. Ben bir anneyim. Kızım var, sevdiğim insanlar var, öğrencilerim var. Beni seven, dua eden insanlar vardı. Bu dönemi atlatacağım dedim. Karamsar değilimdir. Dışa dönüğümdür. Konuşmayı, paylaşmayı, acıyı alıp iyileştirmeyi severim.
Her sekiz kadından birisi hayatının bir döneminde meme kanserine yakalanma olasılığı taşıyor. Ve çevremde pek çok kişi bu sıkıntıları yaşadı maalesef. Kendi adıma erken teşhisin önemini bağıra bağıra tüm kadın arkadaşlarıma söylüyorum. Ve vakfımızın sloganı “Erken tanı hayat kurtarır’’ı dergimizde ve her fırsatta dile getiriyoruz. Siz de bu konuda bir sözcü oldunuz mu?
Her zaman. Yüzleşmekten korkuyoruz galiba. Aman bilmesem daha iyi durumu daha tehlikeli bir durum. İnsanların sevgisini tedavi süresince de çok hissetim ve ilgileriyle karşılaştım. Otobüste, asansörde, lokantada benimle sohbet etmek isteyen her kadına bunu söyledim. Mamografi beş dakikalık bir süreç. Gerçekten can yakan bir şey değil. Kemoterapi sürecini yaşamaktansa o beş dakika nedir ki?
Kemoterapi sürecini nasıl yaşadınız?
Her şey çok doğaldı. Okula geldim, ders verdim. Seminerlerim vardı burada. Samimiyetle söylüyorum tüm dünyam oyunculuk ve eğitmenlik üzerine kurulu. Başka bir şey yapsam kendimi hasta hissederdim belki. Her şey eskisi gibiydi. Aynı saatte yattım, aynı saatte kalktım. Bazen yorucu zamanlarım da oldu tabii.
Sanatın iyileştirici gücüne inanıyor musunuz?
Hem de yüzde yüz. Çünkü sanat hayatı izlemenizi sağlıyor. Ve sonrasında değişiyorsunuz. Anda mutlu olmalıyım diyorsunuz.
Dergimiz adına size çok teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ederim. Oyunculuk okulunuzun da web sayfasını ilgilenenlere söylemek isterim. www.35bucuk.com Vahide Perçin‘i izlemek de onunla sohbet etmek de şahane. Kapıda kedileri ve köpekleriyle birlikte beni yine sıcacık gülümsemesiyle uğurluyor.